Hâlbuki yine buradayım; şu satırları yine o devrilmiş hokkaya bakarak yazıyorum. Çünkü bir çocuğun yaramazlığına ehemmiyet vererek dayımı, yengemi gücendirip gitmek pek abes olacağını anladım; hatta şimdi biraz sükûn-ı demle düşündükçe bu vakada yine kendimi haksız buluyorum. Pakize’nin bu sözü pek de mugayyir-i hakikat değildi. Öyle ya! Haşarı, şımarık, zevzek bir çocuk olmakla beraber artık bir genç kızdı... Şimdi şu satırları yazarken o başımın üstündeki odada hiddetinden piyanosunun üstünde türlü gamlar yaparak köşkü yerinden oynatıyor. Cesaret edebilsem yanına çıkarak kendimi affettireceğim. Sanatkârın hikâyeleri, Tanzimat sonrası Türk edebiyatında realizm ve natüralizmin gelişmesine katkıda bulunmuş, bireysel ve toplumsal sorunları ayrıntılı bir biçimde ele alan bir sanat evreninin temellerini oluşturmuştur. Bu bağlamda, elinizdeki hikâyeler Halid Ziya’nın anlatısında bireysel psikolojinin nasıl derinleştirildiğini, karakterlerin iç dünyalarının nasıl resmedildiğini ve toplumsal yapıya dair hangi eleştirilerin sunulduğunu anlamak açısından önemlidir.