Doğru yaşamak herkesin idealidir; çünkü bu, her şeyden önce vicdanımıza ve toplumumuza karşı kendinizi savunabilmemizi, toplum içindeki yerimizi korumamızı ve olanak bulduğumuz ölçüde geliştirebilmemizi sağlar. Peki, doğru yaşamın ne olduğunu en iyi kim bilebilir? Tabii ki de her şeyi bilgisiyle kuşatan aşkın ve sonsuz, yüce Tanrı. Öyleyse Tanrı’nın nasıl yaşamamız gerektiği konusundaki bilgisine erişebilirsek bizden daha şanslı kimse olamaz değil mi? İnsanların doğru yaşamı Tanrı’dan almaları ya da Tanrı’dan alma arzuları çok eskilere gider. İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bir Sümer kralını kanun kitabını Tanrı’dan alırken betimleyen bir kabartma var. Dinler tarihi kitapları da benzer örneklerle duludur. Soru şudur; Tanrı’dan doğru yaşamın kurallarını alsak ve istediğimiz her şeyi yapacak gücümüz olsa doğru yaşamı gerçekleştirebilir ve iyi bir insan olabilir miyiz? Gazali, “bu dünyanın olası dünyaların en iyisi olduğunu” temellendirdiği şiirinde özetle; Tanrı, insanlara hayal edilebilecek her türlü bilgiyi ve gücü verse, insanlar bu güç ve bilgiyle birbirleriyle yardımlaşsalar bile dünyanın düzeninde, evrenin yapısında sivrisineğin kanadı kadar değişiklik yapmazlar, tek bir kötülüğü bile değiştirmezlerdi, der. Gazali aslında şöyle demek ister: İnsanların hepsi Tanrı olsaydı ve hepsi birbiriyle yardımlaşsaydı bile dünyanın ve toplumların düzeninde hiçbir değişikliğe gitmezlerdi. Bunun nedeni de açıktır; Tanrı’nın elinden çıkan her şey daha iyisi yapılamayacak düzeyde mükemmeldir. Öyleyse doğru yaşamın bilgisini Tanrı’dan almak ve bunu gerçekleştirecek gücü olmak bile ahlaklı yaşamın garantisi değildir. Herakleitos’un dediği gibi “Tanrı için her şey iyi, güzel ve hakçadır” ama neden insanın yaptığı her şey iyi güzel ve hakça değildir?