Emmie Blue on altı yaşındayken okul bahçesinde durur ve gökyüzüne kırmızı bir balon bırakır. Balonun üzerinde adı, e-posta adresi ve kurtulmayı çok istediği bir sır yazıyordur. Haftalar sonra, Fransa’daki bir plajda, Lucas Moreau adlı bir genç, balonu bulur ve hemen yazılı adrese e-posta göndererek iki genç arasında güçlü bir bağın kıvılcımını çakar. Aradan on dört yıl geçer. Emmie, Lucas’a çaresizce âşık olduğu gerçeğini saklar ve tüm umutlarını Lucas’a bağlayarak onun da sonunda aynı duygulara sahip olacağını günü sabırsızlıkla bekler. Kendini sadece bu aşka adayan Emmie, hayatındaki her şeyi geri plana atar: Kayıp babasını aramaktan vazgeçer, annesiyle olan mesafeli ilişkisini onarmaya çalışmaz ve işini kaybettikten sonra neredeyse hiç tanımadığı yaşlı bir kadının yanında kiracı olarak yaşar. Bir gün Lucas, ona “önemli bir soru” soracağını söylediğinde, Emmie sonunda beklediği itirafın geleceğinden emindir. Ama hayatta hiçbir şey planlandığı gibi gitmez, değil mi? Emmie Blue, hayat (ve aşk) hakkında bildiğini sandığı her şeyi yeniden sorgulamaya başlar. Kader diye bir şey var mıdır? Yoksa hayat, siz başka planlar yaparken başınıza gelenlerden mi ibarettir?
