1930’ların Ferrara’sındaki Yahudi-İtalyan topluluğunu konu alan bu unutulmaz öykülerde, yalıtılmış hayatlar ve yok olmanın eşiğindeki bir dünya anlatılıyor. Genç bir adamın karşılıksız aşkı; garip bir kayboluş; solmuş bir otel; metruk bir lunapark; Yahudi Mezarlığı’nın kapılarında biçilmiş samanın kokusu... Bu canlı izlenimler, anlık görüntüler, gelip geçiciliği yoğun bir şekilde resmediyor. Finzi-Contini’lerin Bahçesi ve Altın Gözlük gibi romanlardaki mekân ve dünyayı konu alan samimi, ironik, hüzünlü ve yer yer de sert öyküleriyle Kuru Otların Kokusu, Giorgio Bassani’nin edebiyatının kökenlerini besleyen şehri Ferrara’yı anlattığı kitaplarının sonuncusudur. Giorgio Bassani zamanının diğer yazarlarından farklı olarak Yeni Gerçekçi tavırdan uzak kaldı. Olağanüstü yapıtı faşist diktatörlüğe, savaşa ve direnişe; savaş sonrasının yeni bir toplumsal ahlak oluşturma umutlarına ve bu umutların çöküşüne tanıklık eden İtalya’sındaki tarihî süreçte ortaya çıktı. Bassani’nin dünyası ancak sözcüklerle geri getirilen bir kentin kartografisidir; Hitler öncesini, Faşizm öncesini, kendisinin ve kaybettiği sevdiklerinin üzerinde durduğu zemini savaş yerle bir etmeden önceki dönemi ve hiç değilse bir olasılık olarak geçmişi geri getirmektedir. André Aciman