Bugün yaşadıklarımızda bir şeyler çok yanlış. Otuz yıldır maddi çıkar peşinde koşmayı bir erdem haline getirdik: aslında bu arayış artık ortak amaç duygumuzdan geriye kalan her şeyi oluşturuyor. Ancak birlikte yaşadığımız hayat hakkında nasıl düşüneceğimizi unuttuk: Hedeflerimiz ve amaçlarımız neydi? Artık sadece ideolojiler değil; etik de anlamını kaybediyor. Yunanlardan beri siyaseti tanımlayan eski sorularla bağımızı kaybettik: İyi mi? Adil mi? Haklı mı? Doğru mu? Daha iyi bir dünya yaratmaya yardımcı olacak mı? Avrupa ve Amerika’da savaş sonrası yaşamı tanımlayan toplumsal sözleşme –güvenlik, istikrar ve adalet garantisi– artık güvence altında değil; aslında artık kolektif konuşmanın bir parçası değil. “Güçlü analiz ve kıvrak bir üslup, bir dağ deresi kadar berrak ve ferahlatıcı.” –Christopher Silvester, Telegraph “Uzun zamandır çıkan en dikkat çekici siyaset kitaplarından biri.” –John Gray, Literary Review “Zarif, cesur ve son derece insancıl.” –Dominic Sandbrook, Sunday Times