Bugün ne Durkheim’in kendisi ne de onun sosyoloji tasarısı bütünüyle geçmişe havale edilebilir. Durkheim’i yalnızca tarihsel bağlamında değil, sosyolojinin bugünkü teorik çoğulluğu ve yöntemsel çeşitliliği içinde yeniden düşünmek gerekir. Bu diyaloğa vesile olmayı amaçlayan bu derleme, bir disiplinin doğuşuna tanıklık eden, kimi Türkçede ilk kez yer alan kurucu metinleri bir araya getirerek, Durkheim’in düşüncesinin teorik ve yöntemsel yönlerini birlikte sunan bir sentez metin ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu metinler, Durkheim’in kavradığı biçimiyle sosyolojinin hem nesnesini hem yöntemini açık biçimde tanımlarken, onun Comteçu pozitivizmden ve çağdaşlarından hangi esaslarda ayrıldığını da gösterir. Doğanın birliği ilkesini kendine şiar edinen Durkheim için sosyoloji, doğa bilimlerinin açıklama ve kanıt rejimi içinde yerini almak zorundadır. Derlemedeki metinler, bu zorunluluğun Durkheim tarafından nasıl gerekçelendirildiğini gösterirken, bireysel ile kolektif temsiller arasındaki ayrım, çift tabiatlı insan fikri —homo duplex—, sui generis bir varlık olarak toplum, natüralizm, sosyolojide deneysel muhakemenin imkânı ve sosyoloji ile psikoloji yahut tarih arasındaki ayrım gibi, bugün dahi canlılığını koruyan tartışmalara doğrudan temas eder. Böylelikle, bu metinlerin açığa çıkardığı şey, Durkheimci bakiyeden neşet eden bir sosyolojinin, kendisini diğer disiplinlerden ayrıştırarak hem özgül nesnesini ve sorgulama tarzını kurduğu hem de varlık sebebini gerekçelendirdiği o kurucu andır.