Millicent Watts-Cohen, en yakın arkadaşı yaşlı Bayan Nash öldüğünde onu neredeyse seksen yıl önce âşık olduğu kadınla yeniden bir araya getirmek için yola çıkar. Millie, arkadaşına sembolik bir mutlu son vermek konusunda kararlıdır, çok geç olmadan bunu başarmalı ve gerçek aşkın varlığını kanıtlamalıdır. Ancak Bayan Nash’in külleriyle dolu sırt çantasıyla çıktığı bu yolculukta aksilikler peşini bırakmaz. Bir bilgisayar arızası nedeniyle uçuşlar iptal olunca Millie, eski sevgilisinin güzel sanatlar programından tanıdığı ve onun gibi havaalanında mahsur kalan Hollis Hollenbeck ile araba yolculuğu yapmaya mecbur kalır. Hollis hiçbir türlü mutlu sonla biten aşklara inanmamaktadır ve Millie’nin planına. Ancak yolculuk sırasında tuhaf bir pansiyon, alışılmadık küçük kasaba festivalleri ve intihar arzusu olan geyiklerle yüzleşirken Millie, isteksiz yol arkadaşının onunla birlikte olmaktan hoşlandığını düşünmeye başlar. Çünkü Hollis aşka dair onunla aynı görüşte olmadığını iddia etse de küllerin Elsie’ye ulaştırılmasında oldukça isteklidir. Ve varış noktasına yaklaştıkça Millie bu yolculuğun sadece Bayan Nash’in aşk hikâyesiyle ilgili olmadığını, aynı zamanda kendi aşk hikâyesini de yazdığını fark eder.
