Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte, bu yılın başından itibaren birbiri ardına patlak veren işçi mücadelelerine tanıklık ettik. Kuryelerden fabrika işçilerine, sağlık emekçilerinden öğrencilere kadar toplumun çok farklı kesimleri taleplerini doğrudan sokağa çıkarak ifade etme yoluna gidiyorlar. Henüz kent meydanlarında kitlesel gösterilere dönüşmüş olmasa da bu hareketler, iktidar şiddeti nedeniyle uzun zamandan beri sessizliğe itilen sokağın yeniden hareketlenmesini sağladı. Sokaktaki bu hareketliliğe rağmen "sokak siyaseti" başta iktidar ve anamuhalefet olmak üzere adeta "lekeli" ve "gayri meşru" bir siyaset biçimi olarak tanımlanmaya devam ediyor. Parlamenter muhalefet "ilk seçimde gidecekler" söylemi ile iktidardan hoşnutsuz geniş kitleleri sokaktan uzaklaştırarak sandığa ve seçimlere kilitlemek istiyor. Oysa AKP, 20 yıllık iktidar dönemi boyunca en büyük yaraları, sokak muhalefetini güçlendiği dönemlerde almıştı. Sendikalar ve toplumsal muhalefet hareketleri tarafından örgütlenen SSGSS Eylemleri, TEKEL Direnişi, 4+4+4 Eylemleri, Gezi Direnişi, çevre mücadeleleri gibi pek çok sokak eylemi, iktidar dönemi boyunca AKP'nin hegemonyasını sarsan ve adımlarını sorgulatan eylemler olarak ortaya çıktı. Bu sayımızın dosya konusunu “sokak siyaseti” olarak belirledik ve sokaktaki siyasetin dönüştürücü ve kurucu potansiyeli üzerine tartışmalar yürütmek istedik.