Anadolu coğrafyası, jeostratejik ve jeopolitik konumu ile geçmişten günümüze önemli bir bölge olma özelliğini her daim korumuştur. Bu sebeple birçok kültüre ve topluma ev sahipliği yapmış, çok katmanlı tarihsel etkileşim süreçlerine uğramıştır. Bölgenin tarihsel mirası; coğrafya ile ilişkili birçok milletin, devletin ve kültürün etkileşiminden oluşan, karmaşık süreçleri içermektedir. Tarihsel uzun dönemler içerisinde oluşan kültürel kaynaşmayı, net çizgilerle ayrıştırmak oldukça zordur. Hatti, Akad, Asur, Luvi, Hitit, Frig, Anadolu Klasik Antik Çağ krallıkları, Büyük İskender yönetimi, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve nihayetinde modern Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu tarihi ve medeniyetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Anadolu (Anatolia) ismi Latincedir ve “güneşin doğduğu yer” anlamına gelmektedir. Roma (Bizans) döneminde “uzak idari bölge” anlamında da kullanılmıştır. Bu coğrafyayı yurt edinen ve kalıcı olarak bölgeye yerleşen Türkler de Anadolu (Anatolia) ismini benimsemiş ve kullanmıştır. Batılılar tarafından bazı dönemlerde bölgeye Asia Minör (Küçük Asya) gibi isimler de verilmiştir. Ancak Anadolu ismi, Türklerle birlikte kalıcı olarak tarihe geçmiştir. Anadolu’da ilk uygarlık izlerine; Orta, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde rastlanmaktadır. Bu kadim bölgeler, Mezopotamya coğrafyası ile doğrudan ilintilidir. Yakın zamanlarda arkeolojik keşiflere konu olan Göbekli Tepe ve Karahan Tepe gibi buluntular, coğrafyanın tarihsel geçmişini daha da derinleştirmektedir Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara’yı (Ankyra) kuran Kelt/Galatlar ise kuşkusuz bu sürecin en önemli aktörlerindendir. Orta Anadolu Bölgesinde kurdukları şehirleri, sosyal yaşamları, kültürleri ve bıraktıkları ile Anadolu mirasına olan katkıları asla göz ardı edilemez.